Blog

ULUSLAR(ARASI) CEZA MAHKEMESİ (UCM) VE AFRİKA | ALİ FARAH

23 Aralık 2013 by in Blog, Genel

14-15 Ekim 2013 tarihinde Etiyopya’nın Başkenti Addis Ababa’da toplanan Afrika Birliği ülkeleri UCM’den çekilme kararı almıştır. Afrika ülkelerini bu noktaya getiren gelişme veya gelişmeler nelerdir? Aslında Afrika ülkeleri UCM’den çekilme kararı almakta haklıdır. Çünkü Temmuz 2002 yılından bu yana dünyanın muhtelif bölgelerinde bir çok insanlık suçu işlenmiştir fakat hiç biri UCM’nin önüne getirilmemiştir. En canlı örnek Suriye’de devam eden iç savaştır. Kimyasal silahlar da kullanarak 100 bin kişiden fazla insanın öldürüldüğü bir savaşta sorumlu kişiler hakkında UCM’de ne dava açıldı ne de dava açma gereği hissedildi. Bir diğer örnek ise İsrail’in 2008 ve 2012 yıllarında Gazze’ye yaptığı saldırılardır. Keza Sri Lanka, Arakan (Myanmar), Pakistan, Afganistan, Irak, Çeçenistan, Mısır, Yemen vd. … UCM bu bölgelerde yaşanan insanlığa karşı suçlar için soruşturma bile açmamıştır. Hele Sri Lanka’da yaşanan iç savaşta Uluslararası Ceza Mahkemesinin bir soruşturma açmaması akıl almaz bir şeydir. Sri Lanka’da yeni çıkan belgelerde devlet ve gerilla eliyle bazen bir haftada on bin kişiden fazla sivilin öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki her seferinde olduğu gibi bu olaylar da neticede “milli uzlaşma” ile sonlandırılmıştır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi ne zaman ve niçin kuruldu?
Temmuz 1998’de Birleşmiş Milletler tarafından Roma kentinde bir konferans düzenlenmiştir. Söz konusu konferansta devletlerin uluslararası hukuk kapsamında işleyebilecekleri en ağır suçlar olan soykırım ve diğer insanlığa karşı suçları soruşturma amacıyla uluslararası toplum tarafından oluşturulacak olan daimi, bağımsız bir yargı organı kurulması için çalışmalar yapılmıştır. Konferansa katılan 148 ülkenin 120’sinin müspet oyuyla soykırım ve diğer insanlığa karşı suçlar konusunda dünya çapında yetkili, daimi ve bağımsız bir mahkemenin kurulması öngörülmüştür. Kabul edilen taslak, Roma Statüsü olarak tarihe geçmiştir ve 60 ülkenin Roma Statüsünü onaylamasıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi kurumuş olacaktı. Nitekim 2002 yılında çoğunlukla Avrupa ülkeleri olmak üzere 60 ülke Roma Statüsünü onaylamış ve 1 Temmuz 2002 tarihinde Uluslararası Ceza Mahkemesi Hollanda’nın Lahey kentinde kurulmuştur.
Uluslararası Ceza Mahkemesine Neden İhtiyaç Duyuldu?
İnsanlığın en büyük felaketi olarak nitelendirilen 2 büyük savaş (I. & II. Dünya Savaşı) 20. asrın en mühim tartışma konularından biri olmuştur. Bazı sosyal bilimciler de savaşların önlenmesi için sürekli kafa yormaktadırlar. I. Dünya savaşından sonra 1920’de kurulan Milletler Cemiyeti II. Dünya savaşını önleyememiştir. II. Dünya Savaşı ilkinden daha da vahim ve yıkıcı olmuştur. II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından bir daha bu ölçüde bir savaşın yaşanmaması için daha etkili ve daha evrensel bir yapıya sahip bir kurum olan Birleşmiş Milletler 1945’te kurulmuştur. Ardından da II. Dünya Savaşında Nazi Almanya’sında ve Japonya’da savaşta aktif rol alan şahısların yargılanması için Nurnberg ve Tokyo Askeri Ceza Mahkemeleri kurulmuş ve bazı üst düzey subaylar ve komutanlar burada yargılanmıştır.
Her ne kadar Birleşmiş Milletler selefi Milletler Cemiyeti’nden daha kapsamlı ve daha evrensel olsa da bazı bölgelerde bölgesel ve iç savaşların yaşanmasını önlemede sessiz kalmıştır. Örneğin 1990’lı yıllarında Ruanda, Sierra Leone ve Liberya’da 2 milyona yakın insan öldürülmüştür. Keza eski Yugoslavya’da 1991-1994 yılları arasında 100 binden fazla insan öldürülmüştür. Söz konusu savaşlarda aktif rol alan şahısların yargılanması için geçici ve bölgesel mahkemeler kurulmuştur. Bu süreçte yepyeni bir düşünce ortaya çıkmıştır: Dünya çapında söz sahibi olan daimi bir mahkemenin kurulması. Böylece bundan sonra yaşanacak savaş ve soykırım suçluları nerede işlendiğine bakılmaksızın Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanacaktılar. Mahkemenin tek amacı sadece savaş ve soykırım suçlularını yargılamak değil, aynı zamanda söz konusu suçları önlemektir. Yani caydırma amaçlıdır. Buraya kadar mahkemenin asıl amacı gayet iyi anlaşılmakta; mantıken adalet söz konusu olduğu için kimsenin buna karşı çıkması da beklenmemekteydi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Afrika
Etiyopya Başbakanı Desalegn (Afrika Birliği dönem başkanı) Ekim 2013 tarihinde Uluslararası Ceza Mahkemesini “Beyaz ırkın Adaleti” olarak tanımlayarak “Batı çıkarlarına karşı çıkan karşında UCM’sini bulur”  ifadesi kullandı. Uluslararası Ceza Mahkemesinin adil olmadığı ve insanlığa karşı işlenen suçlara karşı son derece taraflı ve seçici olduğunu dile getirdi. Böylelikle UCM’nin Batının Afrika üzerinde kurduğu bir hâkimiyet mekanizması olduğu ifade ederek Afrika ülkelerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden çekilmelerini istemiştir. Keza, 2011 yılında Gabon Dışişleri Bakanı ve 2008-2012 Afrika Birliği Başkanı  Jean Ping:
“Eğer Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin gerçekten de suçluları yargılama derdi varsa Irak’a yalanlar üzerinde saldıran ve 1.5 milyon insanın ölümüne yol açan eski ABD başkanı Bush ve Blair’i yargılasınlar, biz hukuksuzluğa karşıyız, adaleti isteyen taraf biziz, adaleti herkesten çok istiyoruz fakat UCM neden diğer kıtalarda işlenen suçları görmezden geliyor? Afganistan, Sri Lanka, Irak, Suriye ve Gazze’de olanlara bakın! Başka kıtalarda suç işlenmiyor mu? ABD bile UCM’sine taraf değilken ülkemin UCM’sine taraf olması için üzerimize baskı kurmasına anlam veremiyorum. Eğer ABD vatandaşları kendi toprakları dışında başka yerde yargılanamıyorsa, Afrikalılar da Afrika kıtası dışında yargılanmasın dediğimizde neden kıyamet kopuyor? 34 Afrika ülkesi Mahkemeye taraftır ve hepsi çekilirse Mahkeme düşecektir.”  ifadelerini kullanmıştır.
Çok ilginçtir ki Uluslararası Ceza Mahkemesinde görülen davaların tamamı Afrika kıtasındandır. Mahkemede devam eden 20 davanın da tamamı Afrika kıtasından gelmiştir. Yine ilginçtir ki yargılananlar arasında şu an görevde olan Kenya ve Sudan Devlet Başkanları dahi vardır. Bu durum Uluslararası Ceza Mahkemesinin rasyonelliğini tartışmaya açmıştır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi mevcut Kenya Cumhurbaşkanı ve yardımcısını 2007 seçim sonrası olaylardan dolayı yargılamaktadır. Söz konusu olaylarda 1200 kişi ölmüştür. Diğer yandan darbe yaparak meşru hükümeti devirdikten sonran 10 bin kişiye yakın Mısırlı öldürülmüştür. Bu olayla ilgili UCM’sinde ne bir soruşturma açıldı ne de soruşturma gereği duyuldu.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yöneltilen bir diğer eleştiri ise davaları ele alırken çok seçici olmasıdır. Örneğin Uganda’da hükümete karşı savaşan gerillaların başı için tutuklama kararı alırken, bilinçli olarak köyleri yakan ve masum sivilleri öldürerek her defasında gerillaların üstüne atan hükümet görevlilerine karşı herhangi bir adım atmamıştır. Keza 2011 yılında Fildişi sahillerinde Alassane Ouattara Fransız ordusuyla Loren Gbagbo’yu koltuğundan etmiştir ve her ikisi de insanlığa karşı suç işlemelerine rağmen Alassane Ouattara’ya karşı dava açılmamışken Loren Gbagbo Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmaktadır. Bir diğer örnek ise Libya’da iç savaşın patlak verdiği günlerde Muammer Kaddafi ve oğlu Şeyhülislam’a karşı jet hızıyla UCM’sinde yakalama kararı çıkartılmıştır. Mısır, Yemen ve Bahreyn için ise hiç bir ses çıkmamıştır.
Sonuç olarak bu şartlar altında Uluslararası Ceza Mahkemesinin bağımsız olması beklenemez. Çünkü bütçesinin % 70’i (73 milyon avro) Avrupa Birliği tarafından karşılanmaktadır. Zira çok gizli tanıklar şunu ifade etmektedir: Roma Statüsü’nden bu yana Batılı ülkeler, Afrika’ya yaptıkları yardımları Roma Statüsünün onaylanması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olmaları şartına bağlamıştır. Ekim 2013 tarihinde yukarıda da bahsedildiği gibi Afrika Birliği UCM’sinden çekilme kararı aldıktan sonra çeşitli insan hakları grupları (Afrika içi ve dışı), Afrika ve Avrupa merkezli STK’lar ve başta AB olmak üzere Batılı ülkeler durmadan kapalı kapılar ardında ülke ülke pazarlık etmekteedirler. Eğer Afrika Birliği bu kararından dönmeyip kararının arkasında durursa hem adalet hem de diplomasi adına Afrika kıtası için büyük bir zafer olacaktır. Böylece kısmen de olsa Afrikalı ülkeler kaybettikleri egemenliklerini geri kazanmış olacaklardır.
 ALİ MOHAMED FARAH
Kocaeli Üniversitesi Yönetim Bilimleri YL Öğrencisi

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği yurtdışından ülkemize eğitim için gelen ve İstanbul’da eğitim gören misafir öğrencilere yönelik rehberlik, danışmanlık hizmetleri ile birlikte çeşitli eğitim ve sosyal aktiviteler gerçekleştirmektedir.

    ADRES

    Karagümrük Mahallesi Fevzipaşa Caddesi Hakan Pasajı No 261/22 Fatih-İstanbul

    TELEFON

    +90 212 621 2743

    E MAİL

    [email protected]