KÖPRÜLER ŞEHRİNE YOLCULUK
Bâb-ı Âlem Sosyal Çalışmalar Birimi tarafından her ay farklı bir şehre kültür gezileri düzenlenmektedir. Bu kapsamda bu ayki seferimiz Edirne’ye oldu.
Programa Suriye, Mısır, Arnavutluk, Afganistan, gibi ülkelerden katılan 14 öğrencimizle yaptığımız değerlendirmede bir olmanın var olmak olduğunu idrak etmiş olduk. Böylece kurumumuzun sloganı olan biz bir milletiz ifadesinin içi boş bir slogandan ziyade tarihi bir hakikat olduğunu da değerlendirdik.
Medeniyet coğrafyamızın ve kültür dairemizin en kıymetli şehirlerinden ve Osmanlı’nın üçüncü başkenti olan Rumeli’nin gözbebeği Edirne’mize tarihle buluşmak için yola çıktık. Edirne’deki ilk durağımız Tunca ve Meriç nehirleri oldu. Meriç Nehri’nin kıyısında gözlerimizi dinlendirip çaylarımızı yudumladık. Sonrasında Hacı Adil Bey Çeşmesi’ni görüp ecdadımızın kocaman bir nehrin kıyısında bile yolculara temiz su içirmek için yapmış oldukları hayratı yerinde incelemiş olduk. Akabinde Türkiye – Yunanistan Pazarkule sınır kapısına giderek medeniyet coğrafyamızın bize en yakın ama bir o kadar da uzak diyarlarını temaşa ettik. Sonrasında İlim Yayma Cemiyeti Edirne şubesini ziyaret edip ikram etmiş oldukları öğlen yemeğini yedik. Osmanlı devrinin en büyük mimarbaşısı olan Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği (Tek kubbeli eserler içerisinde bir şaheser olan) Selimiye Cami’ni ve Külliyesini ziyaret ettik. Selimiye Camii’nin azameti ve ihtişamının yanında Osmanlı devrinin belki de en sade mimarisine sahip camisi olan Eski (Ulu) Cami’yi de ziyaret ettik.
Osmanlı’nın insan merkezli sosyal devlet anlayışını belki de en iyi ifade edecek eserlerden biri olan Beyazıt Külliyesi ve Darüşşifasını da ziyaret etmeyi ihmal etmedik. 15.yüzyılda halka hizmet hakka hizmettir, düsturunu benimsemiş ceddimizin yapmış olduğu bu büyük tedavi merkezi ve tıp fakültesi hizmet verirken çağdaşı(!) Avrupa’nın, insanları içine şeytan girmiş ve cadı diye yaftalayarak yaktığı dönemleri anımsadık. Bu tarz kurumların Avrupa’da ancak 19.yüzyılda yapılabildiğini de öğrenmiş olduk. Programın sonunda Edirne’nin meşhur lezzetlerinden olan ciğer tavanın da tadına bakmayı ihmal etmedik.