Afrika'nın 1500 Yıllık Siyah İncisi
Afrika`nın bin beşyüz yıllık siyah incisi, bugün global kültürün ortak zevki olmaya devam ediyor. Kimi için Paris`te bir kafede, kimi için Tophane`de bir nargilecide… Bazen eğlenceli bir gecenin ardından yaşanan hoş zamanlarda, bazen bir gelin adayının ellerindeki titreyen gümüş tepsinin üstünde… Türk kahvesi ya da espresso, ‘irish cream’ veya ‘capuccino’…
Afrika, kahvenin ana vatanıdır. İlk kahve Etiyopya’nın Kaffa (Kahve kelimesi buradan türetilmiştir) bölgesinde bulunmuştur.Kahve adı Arapça qahwah`dan gelmekte olup, bu Türkçe`de kahveye dönüşmüş, buradan da Avrupa`da café, caffe, koffie, coffee, koffie şeklini almıştır.Kahve “keyif veren içecek” manasına gelmektedir.
Kahvenin kaynağı ve nasıl keşfedildiği ile ilgili çok sayıda farklı efsane var.Bunların en yaygın olanı şu şekildedir:Çoban Kaldi, M.S. 600-800 tarihlerinde, Doğu Afrikada, bir gece dağın yamacında hayvanlarına bakarken hayvanlarının tuhaf davrandığını farketti. Bunu incelediğinde, onların, çalılıkların yanındaki kırmızı meyveleri yediğine karar verdi. Merakla, keçi çobanı, meyvelerden biraz topladı ve tattı. Bunların kendisini güçlendirdiğini ve daha uyanık tuttuğunu buldu.Bu esnada manastırın yakınından bir keşiş geçiyordu. Çoban, ona keçilerden bahsetti ve keşiş bu bitkiyi göstermesini istedi. Kaldi, keşişe, grimsi ağaç kabuğu ve parlak yaprakları olan, incecik dallarının üzerinde, yapraklarının alt kısmında, küçük beyaz çiçek demetleriyle karışmış, bazıları yeşil, daha olgun olanları sarı renkte ve diğerleri kiraz renginde ve büyüklüğü, şekli ile tam olgunluğa erişmiş meyve salkımları bulunan, ufak, güzel bir çalı gösterdi.Bu meyvelerin etkisini denemek isteyen keşiş, onlardan bir miktarını toz halinde ezdi ve içecek yapmak için kaynamış suyu üzerine döktü. Bu ilk fincan kahve oldu, ancak bu çok uzun sürmedi.Her nasılsa, kahve ilk defa kavruldu. İçeceğin etkisi onu tamamen uyanık yaptı ancak onun zihinsel yeteneklerini etkilemedi.Keşiş, bu yeni keşfinin ona ve keşiş dostlarına, uzun saatler süren duaları sırasında uyanık kalmalarına yardım edebileceğini düşündü ve bunu manastırına götürdü. Kahve daha sonra manastırdan manastıra yayıldı ve böylelikle daha istenilir hale geldi ve cennetten melekler tarafından inananlara getirilen tanrısal bir hediye sayıldı.
Bu efsane muhtemelen Avrupa kaynaklıdır, çünkü Arap kahve geleneğinde ya da efsanelerinde benzer bir hikaye yoktur. En eski yazılı kaynak 1671 yılında, Roma Doğu Dilleri profesörü olan, Antoine Faustus Nairon tarafından yazılmıştır.Kahvenin asıl öyküsü Arap Yarımadası`nda, çok eski zamanlarda, MS 575 yıllarında başlıyor.Bu bölgelerde, kahve yemişleri başlangıçta bütün olarak veya kırılarak, yağ ile karıştırılıp yenmekte idi. Kahvenin fırınlanması ise 13. yy`ı bulmaktadır. Kahvenin ilk elde edildiği ağaç olan Coffea Arabica, Etiyopya`da yetişmiştir. Daha sonra, kahve elde edilen diğer ağaçlar olan Coffea Robusta ve Liberica da Afrika`da yetişmiştir. Etiyopya`da başlangıçta az olan üretim, bu ağaçların Yemen`de yetiştirilmesi ile artmıştır.
Kahve Yemen`den Mekke ve Medine`ye yayılmış ve 15. yy. sonunda islam gezginler tarafından İran, Mısır, Türkiye ve tüm İslam dünyasına yayılmıştır. Bu yayılma sonucu kahvenin ticari değerinin yanı sıra, toplumsal önemi de ortaya çıkmıştır. İnsanlar cami yerine kahvehaneye gitmeye başlamış, buralarda çeşitli oyunlar oynamış, günlük sorunları tartışmıştır. Bu da dini çevreleri ve yöneticileri rahatsız ettiği için, kahve içimi üzerine dönem dönem ciddi kısıtlamalar gelmiştir. Kahvenin, Arap yarımadasından Osmanlı İmparatorluğuna ulaşması ise kahvenin tüm dünyaya yayılması için en önemli aşama olmuştur.
Petrolden sonra en önemli ticaret malıdır, kahve. Ama kahvenin üretimi her sene bayağı değişim göstermektedir. Bunun farklı nedenleri vardır, iklim değişimi en etkileyici faktör olup, alışverişteki fiyatı da önemli sebeplerdendir.
Dünya’da olduğu gibi, Afrika’da da kahve üreten ülkelerde kahve ticareti tüketiciye ulaşmadan önce değişik aşamalardan geçer. İlk olarak kahve çekirdeği ayrılır ve sınıflandırılır. Bundan sonra farklı ülkelerden gelen (genelde Batılı ülkeler) ihracatçılar çeşitli ülkelerin ithalatçılarına satmak üzere toplanmış ürünleri satın alırlar. Ardından ithalatçılar kahveyi tüketileceği ülkeye götürüp kahve kavurucularına sunar. Kavurucular da almak istedikleri kahveyi seçerler. Son olarak kahvenin kalitesini ve lezzetini kontrol etmek amacıyla seçilen kahveden bir fincan kahve hazırlanır, tadılır ve kokusuna bakılır. Bu yöntemle kahvenin lezzeti ve kalitesi belirlenir.
Kahvenin üstünde genel olarak sınıfı, üretildiği ülke ve işlem yöntemi yazılı olur. Kahvenin iyice hava alması sağlanır. Kesinlikle havasız ve nemli yerlerde saklanmaz. Temizlendikten sonra trenle veya kamyonla limana taşınıp kuru ve havadar yerlerde depolanır. Yeşil kahveyi ithalatçılar direkt limandan alırlar. Son olarak götürülecek ülkelere nakledilir.
Kahve bazı Afrika ülkeleri için en büyük gelir kaynağıdır. Mesela, Etiyopya Afrika’nın en önde gelen kahve üretici ülkesidir. 15 milyondan fazla insan hayatını bu gelir kaynağı ile sürdürmektedir.
Kahve ticareti, genel olarak dört dev şirketin elindedir: Kraft, Nestle, Proctor&Gamble ve Sara Lee. Bu nedenle bu şirketler istedikleri gibi fiyatta oynama yapabiliyor, en büyük kârı elde edebilmek için çiftçiden aldıkları fiyatı çok düşük tutabiliyorlar.Kahve, çok değerli bir bitki olmasına rağmen onu üreten çiftçiler fakirlik ve sefalet içinde hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.
Kahve fiyatındaki düzelme ancak tüketicilerin bilinçlenmesiyle çözüme ulaşabilir.Böylece sefalet içerisindeki köylüler de, Afrika da bir nebze olsa refaha kavuşacaktır.
Kaynak:
1-Black Gold Kahve Ticaret Belgeseli
2-Douwe Egberts, Retrieved From
http://www.hollandbymail.com/coffee/coffee trade.html
Muhudin Nuri Mesgane | Etiyopya, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü Mezunu