2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı Aylık Tez Seminerlerinin İkincisi Gerçekleştirildi
Bâb-ı Âlem eğitim biriminin önemli çalışmalarından biri olan aylık tez seminerleri kapsamında bu ay Suriyeli Muhammed Kamber “20. Yüzyılda Suriye’de Kürt Ulemanın Fikirleri: Buti ve Gaznavi Karşılaştırılması” adlı tezini sundu.
“Osmanlı yıkılıp, Cumhuriyet ilan edildiğinde harf inkılabı kapsamında medreselerin kapanması Kürt alimleri ikiye bölmüştür. Bir grup isyan ederek silahlı mücadeleye başvurmuştur. Şeyh Said örneği gibi. İkinci gruptaki alimler ise yurdu terk etmeyi tercih etmiştir. Bu âlimlerin bir kısmı önce Cizre’ye daha sonra da Şam’a yerleşmiştir. Buti’nin ailesi bunlardan biriydi.
Ramazan el Buti, klasik medrese eğitimini önce babasından sonra ise civarındaki âlimlerden almıştır. Modern eğitimini hasıl etmek için El- Ezher’e gitmiştir. Buti, dönemin modern kavramlarına hakimdi. Özellikle sekülerizmi Batı’da kilisenin tahrif bir dini kullanılmasına indirilmiş bir darbe olarak görmekteydi. Aksine İslam dininin güncelliğini koruduğunu ileri süren Buti, büyük bir yenilgi olarak Müslüman âlimlerin İslami yeniden yorumlayamamasını görmüştür. Buti sürekli İslam’ın yayılmasından tebliğ ve anlatma yöntemini benimsemiştir. Buti’ye göre cihad İslam’ın yayılmasında başvurulacak en son çaredir. Buti hayatının her bölümünde etnik olarak Kürt olduğunu vurgulamış fakat onun için İslam ümmeti daha önemli olmuştur. Onun için ırk taaruf vesilesidir. Hatta arapça için, eğer Kur’an dili olmasaydı Kureşy’in bir dili olurdu demektedir. Gaznavi, Buti’nin çağdaşı, modern eğitime sahip, İslam’ın yayılmasında, İslam’ın birliğinde ırkın önemli olduğunu, önce Kürtlerin daha sonra da İslam’ın geldiğini savunmaktadır.
Sonuç olarak iki Kürt âlim karşılaştırıldığında; Buti İslam’a önem veren ve ümmetçi, ümmetin derdini dert edinmiş, Gaznavi ise milletçi, güncel sorunları tartışarak etnik kökeni dert etmiştir.
Buti ve Gaznavi’nin genel anlamda Kürtlere özel iki üç kitap dışında herhangi bir mücadelelerinden söz edemeyiz”Sözleriyle Kanber konuşmasının bitirmiştir.
“Kürtlerin İslam’la tanışması, İslam’ın erken döneminde gerçekleşmiştir. Rakka ve Şam’da İslam yayılırken Kürtler İslam’ın ordusuna katılmıştır. Belirgin bir şekilde Selahaddin Eyyubi döneminde, Fatımi medreseleri kapanarak, Hanefi, Şafii, Hanbeli ve Maliki olmak üzere dört mezhebe tabi olan medreselere destekler verilmiş ve bu medreselerin yayılmasına katkıda bulunulmuştur. Bu süreç Osmanlı dönemine gelindiğinde taşradaki medreseler sarayın uhdesine girmiştir. Ve bu durum medreseler üzerinde olumsuz etkiye neden olmuştur. Osmanlı döneminde bir yandan medresede alimler yetiştirilirken diğer yandan Batı’ya ayak uydurmak için Batı’ya öğrenciler gönderilmiştir. Medreselerin müfredatı gereği modern eğitime cevap vermekte yetersiz kalması, Batı’dan dönen aydınların gölgesinde kalmasına neden olmuştur.”