Yağmur Ülkesi Sri Lanka’da Kurban | Ali Arıkmert
Modern zamanlarda adı Sri Lanka olan ülkeye bu seferde yolculuğumuz. İHH 2012 Kurban Organizasyonları için beş kişilik ekibimizle 22 Ekim Pazartesi akşamı Atatürk Havaalanında buluştuk. Vakıf gönüllülerimizden genç kardeşim Muhammet Fatih Aker, Giresun Dernekleri Federasyonu Başkan Yardımcısı Avukat Hakan Arif Ayık, yıllarca Samsun ve civarında STK çalışmalarında önderlik yapan İbrahim Hacıibrahimoğlu, ekibimizin her şeyi Hasan Hacıibrahimoğlu ve bendenizden oluşmaktaydı ekibimiz. Dubai üzerinden aktarmayla 23 Ekim Salı sabahı Sri Lanka’ya ulaştık. Colombo Havaalanında bizi partner kurumumuz Serendib Foundation başkanı Abdurrahman Bey karşıladı.
Sri Lanka dünyanın dört bir yanından gelen farklı milletler tarafından çok beğenilmiş, çok sevilmiş. Bu yüzden olsa gerek her gelen millet kendince bir isimlendirmeye gitmiş. Rivayet göre adanın onlarca ismi varmış. En çok bilinen Serendib, Seylan ve şimdi de Sri Lanka olmuş.
Sri Lanka’da ilk gün Colombo yakınların Minuwangoda’da bir otelde konakladık. Hava oldukça sıcak ve çok fazla nemliydi. Ülkeye indiğimizde sabah hava açıktı ama öğleden sonra yağmaya başlayan yağmur ertesi gün sabaha kadar aralıksız yağdı. İngiliz müstemleke mirası olarak trafik soldan akıyor. Zaten yorgun olan zihinlerimiz bir de trafiğe uyum sağlamaya çalışarak iyice yoruluyor. Ulaşım yollarında çok nadir yerlerin dışında trafik lambası yok. Trafik bir kaos gibi işliyor. Trafikte oldukça lüks araçlar bulunmakla birlikte daha çok eski, hurda araçlar kullanılıyor. Afrika ülkelerinde Rekşa diye isimlendirilen küçük motorlu taşıtlardan burada trafikte çok fazla var.
21 milyonluk ülke nüfusunun % 73 Sinhala (Sinhalalar daha çok Budist), % 18 Tamil (Tamiller daha çok Hindu), % 8.5 Müslüman, % 7 civarında da Hıristiyan imiş. Şehirde yer yer camekan içinde büyük Buda heykelleri yapılmış. 2 milyon civarındaki Müslüman nüfusun 2 500’ün üzerinde camisi var. Camilerin tüm giderleri Müslümanlar ve İslami kurumlar tarafından karşılanıyor. Sri Lanka’da günümüz İslami hareketleri 1950’lerde başlıyor. 1954’te Abdulkadir Ceylani Cemat-i İslami çalışmalarını kurumsallaştırıyor. Bu kurum öğrenci çalışmalarında ve hanım çalışmalarında oldukça başarılı oluyor. Şu anda Sri Lanka genelinde çalışma yapan bütün İslami müesseseler Sri Lanka Alimler Birliği çatısı altında toplanmış durumda. Kendi aralarında her hangi bir problemleri bulunmuyor. Ülke genelinde siyasi olarak Müslümanlar oldukça rahatlar. Devlet okullarında veya özel okullarda başörtüsüne yönelik herhangi bir engelleme bulunmuyor. Müslümanlar yakın zamanda kurulacak bir siyasi partinin hazırlığını yapıyorlar.
Ada ülkesi Sri Lanka halkının geçim kaynağı turizm, balıkçılık, çay, ticaret, yurt dışına gidip çalışan iş gücü, tarım ve hayvancılıkmış. Ülkenin petrolü yokmuş. Petrolü İran başta olmak üzere körfez ülkelerinden alıyormuş. Ülkenin genel ekonomik durumunu sorduğumda şu ilginç cevabı verdiler: “30 yıl içi savaş yaşadıktan sonra nasıl olabilir ki?”
İkinci günümüzde Marawila denilen bölgede Hint Okyanusu sahilinde Sanmali Beach Otelde kalıyoruz. Otel bahçesinde oldukça uzun Hindistan ağaçları var. Okyanusa doğru bakıp 2004 yılında yaşanan tusunaminin nasıl bir şey olabileceğini konuşuyoruz arkadaşlarla. O bölgede kurulan bir halk pazarını geziyoruz. Bol bol meyve sebze satılıyordu pazarda. Ama en çok dikkatimiz çeken şey kurutulmuş balık oldu. Çeşit çeşit balık türleri kurtulmuş olarak pazarda satılıyor. Alışkın olmadığımızdan olsa gerek kokusuna dayanmıyoruz.
Bizi en çok şaşırtan şeylerden biri de cami tuvaletleri ve abdest alınan havuzlar oldu. Camilerdeki tuvaletlerin kapısı yok. Sadece bazı camilerde bir iki tuvaletin kapısı var diğerleri kapısız ve yarım duvar yüksekliğinde. Bir de ortak havuzdan abdest alınıyor oluşu hiç alışkın olduğumuz bir durum değil ya, oldukça zorlandık.
Üçüncü günümüzde Kandy’ye doğru yola çıktık. Kandy İngiliz sömürgesi öncesinde Budist Sinhali Kandy Krallığı’nın başkenti imiş. Diğer şehirlere göre daha tarihi ve çok güzel bir şehir. Şehrin ortasında çok güzel yapay bir göl var. Etrafında tarihi Budist tapınağının da bulunduğu gölün ortasında bir da adası var. Tüm Sri Lanka gibi burası da alabildiğine yeşil, muhteşem bir şehir. Bu göl Trabzon’daki uzun Göl’ü hatırlatıyor bize. Etrafını dolanıp fotoğraf çekiyoruz. Budist tapınağına girip gezdik. Budistler burada ayak yalın dolanıyorlar. Maalesef bu tapınaklarda insanlar hala taştan heykellere secde ediyorlar. Şehir merkezlerinde ve yol boylarında oldukça büyük ağaçlar var. Bu ağaçların bir çoğunun altına Buda heykelleri yerleştirilip ufaktan bir Budist tapınağı oluşturulmuş.
Sri Lanka’da yemekler neden bu kadar baharatlı bilemiyorum. Bir lokantaya girip sipariş veriyoruz. Oldukça acıkmıştık. Ben özellikle çorba istedim ki, hemen getirsinler diye. Ama maalesef burada çorba hazırda bulundurulmuyormuş, sipariş üzere hazırlanıyormuş, bu da oldukça zaman alıyor, bunu tecrübe etmiş bulunduk. Ancak hala merak ediyorum: neden bu kadar fazla baharat kullanılıyor.
Yolları bazen çok daralıyor. Yol verme konusunda bazen çok anlayışlı davranıyorlar bazen de iyice sarpa sarıyorlar. Trafikte hata yapan araç sürücüsüne bir şişeden su serpildiğine ve başka bir aracında üzerine muz kabuğu atıldığına şahit olduk.
Sri Lanka’da bayram Türkiye’ye göre iki gün sonra başladı. Arife günü Puttalam’a geçtik. Bir gün sonra kurban edeceğimiz hayvanlara bakmaya gittik. Son hazırlıkları gözden geçirdik. Bayram sabahı erkenden kalkıp şehir merkezinde büyük camide sabah namazını kıldık. Namazdan sonra cemaatle musafaha yaptık. Bir adam üç çocuğu ile birlikte motosikletiyle camiden çıkıyordu, bizim misafir olduğumuzu görünce gidip bir yerlerden bize elma almış gelmiş. Bu hareketi çok hoşumuza gitti. Burada dükkanlar çok erken saatlerde açılıyor. Hayat gün doğmadan başlıyor. Daha sonra okyanus kenarında bir meydanda tüm şehirdeki Müslümanlar bayram namazı için toplandılar. Büyük küçük, kadın erkek herkes namaz için tek meydanda toplandı ve bayram nazmını kıldık.
Bayram namazından sonra direk kurbanlıkların kesiminin yapılacağı yere gittik. Birinci ve ikinci günü akşama kadar kurbanlık kesimi ve dağıtımıyla ilgilendik. İlk dağıtımı Şehit Faruk Aktaş Sağlık ocağında yaptık. Sonraki dağıtımlarımızı ise daha önceden belirlenen camilerde yaptık. Normalde Manar denilen başka bir ilde de kesim ve dağıtım yapmaya gidecektik. Burada bayramın üçüncü günü ay tutulması olacakmış. Bu da Budistler için önemli bir günmüş. Bu günde dükkanları açmıyorlar, alış veriş yapmıyorlar, tüm devlet daireleri kapatılıyor ve kurban kesimine müsaade edilmiyormuş. Bu yüzden Manar programımızı iptal edip tüm kesimlerimiz Puttalam’da yaptık.
Oradaki partnerimizle uzun sohbetlerimiz oluyor. Biraz Arapça konuşuyor, biz anlamaya çalışıyoruz; biraz İngilizce konuşuyor, Fatih kardeşimiz tercümanlık yapıyor. Türkiye’den haberler soruyor, güncel meseleleri, siyasi gelişmeleri konuşuyoruz. Sonra konu Suriye meselesine geliyor. Türkiye’nin Suriye meselesi yüzünden nasıl biz çıkmaza sürüklendiğini ve şu an yaşanan olumsuz durumdan ülkemizin ne kadar zararı olduğundan filan bahsediyor. Sri Lanka’dan bizi, bizden daha iyi takip ediyor desem abartmış sayılmam. Şu cümleyi kullanıyor: “Biz buradan Türkiye’deki gelişmeleri çok sıkı takip ediyoruz, dikkatle izliyoruz. Sri Lankalı Müslümanlar kurban ya da yardım filan beklemiyor; biz Türkiye’den hilafeti bekliyoruz. En küçüğümüz bile bunu biliyor bunu istiyor.”
Müslümanlar burada 30 yıl süren iç savaşta iki güç arasında kalmış. Ayrılıkçı Tamil Kaplanları ve Sri Lanka hükümet güçleri arasında 1980’li yılların başından 2009 Mayıs ayına kadar yaşanan mücadelede Müslümanlar tarafsız kalmaya çalışmışlar ancak çok fazla zarar görmüşler. Özellikle savaşın yaşandığı kuzey bölgelerde Tamiller zorla Müslümanlardan vergi toplamaya çalışmışlar. Müslümanlar vatanlarından sürülmüşler, mülteci kamplarında yaşamak zorunda kalmışlar.
Sri Lanka’da okuma yazma oranı %95 imiş. Serendib, kelime anlamı itibariyle güler yüzlü demekmiş. Burada büyük küçük, zengin fakir herkesin yüzü gülüyor. Savaş sonrası Müslümanların ülkedeki siyasi konumları çok iyi. Müslümanların temizliğinden ve saygınlığından dolayı 40 yıl evvelinde Budistler bu ülkede ancak Müslümanların kaplarından yer içerlermiş. Ancak şimdilerde durum değişmeye başlıyormuş. Çünkü Batılı güçlerin İslam aleyhine olumsuz propagandaları ve medyanın İslam’ı kötülemesi nedeniyle artık Budistler yavaştan sıkıntı çıkarmaya başlıyormuş.
İslam’ın doğal güzelliği her yerde insanları kendine çekiyor. Burada da kimi ezan sesinden kimi örtünme biçiminden kimi temizliğinden dolayı Müslüman oluyormuş. Gün geçtikçe Müslümanların sayısı artıyormuş. Tabi buradaki STK çalışmaları da İslamlaşmanın artmasını hızlandırıyor. Az önce de belirttiğimiz gibi daha önceleri Müslümanların Budistlerle ve Hindularla arasında hiçbir problem yokmuş. Ancak son zamanlarda sabahları yüksek sesle ezan okunmasına, Müslümanların kurban kesmelerine filan ses çıkarmaya başlamışlar.
Derinlemesine bir araştırma yapıldığında görülüyor ki 30 yıl süren Tamillerle hükümet mücadelesinde her iki gücü de eğitenin, hem Tamillere hem de hükümete silah satanın İsrail olduğu görülmektedir. Bu silahlı mücadelenin bitmesinin ardından İsrail devletinin bu defa da başka bir fitnenin fitilini ateşleme telaşı içinde olduğuna şahit olduk.
Yolculuğumuz esnasında bir camide durduk, fotoğraf çekiyorduk. Oradaki Müslümanlar bize kızdılar, kim olduğumuzu ve neden fotoğraf çektiğimizi sordular. Biz de Türkiye’den geldiğimizi ve Müslümanlarla kaynaşmak için burada olduğumuzu söyleyince hemen tavırları değişti ve yumuşadılar. Sonra orada öğrendik ki İsrailliler gelip camilerin ve Müslümanların fotoğrafını çekiyormuş. Sonra da hükümete bu görüntüleri gösterip: “Bakın Müslümanlar burada zenginleşiyor, çoğalıyorlar ve size karşı bir güç oluşturuyorlar” diyerek Budist ülke yönetimini Müslümanlar aleyhine kışkırtıyorlarmış. Yeni bir Arakan için zemin hazırlamak için var güçleriyle çalıştıkları anlaşılıyor.
Sırf bu nedenler dahi burada yaşayan Müslümanlar için halifeliğin hayati zaruretini ortaya koyuyor. Ve hilafetin de ancak Türkiye’den doğabileceğine inanıyorlar. Türkiye halkı bunu başarabilir ve bunu hak ediyor, diyorlar. Zira Türkiyeli Müslümanların bir dönem yaşadığı zorluğu başka hiçbir millet yaşamamıştır, diyorlar. Genel olarak buranın insanları Türkiye’yi ve halkını çok seviyorlar.
Bu seferimiz aynı zamanda bizim ümmetin kurumlarıyla kucaklaşmamızı da sağlıyor. Daha Atatürk Havaalanında Cansuyu ekibi ile karşılaşıp selamlaşıyoruz. Sri Lanka Colombo Havaalanında Kimse Yok mu Derneği heyeti ile karşılaşıyoruz. Sonra ülkeye gelen Veren El Derneği, Deniz Feneri, Hayrat Vakfı ekipleriyle karşılaşıp selamlaşıyoruz. Son gün Avrupa Milli Görüş ekibiyle de aynı otelde karşılaşıp selamlaşıyoruz.
Son olarak yağmuru yazmadan geçemeyeceğim. Yağmur burada çok farklı yağıyor. Hatta bazen sanki yağmıyor da gökten topyekun iniyormuş gibi oluyor. Hiçbir şey yokken birden yağmur başlayabiliyor. Bir yağmaya başlıyor saatlerce yağıyor, hatta son günümüzde bir gün bir gece hiç durmaksızın yağdı. Kaldığımız otelin bahçesinde oturmuş muhabbet ediyorduk. Birden uzaklardan bize doğru hızla yaklaşan bir uğultu, bir hışırtı sesi duyuldu. Oysa hava gayet sakindi. Saniyeler sonra birden müthiş bir yağmur başladı ki tarifi çok zor. Yağmur yağıyor. Alt yapı diye bir şey olmadığı için her yer göl oluyor. Ama bu yağmur burada hayatı hiç de olumsuz etkilemiyor, zira herkes alışmış burada yağmura. Yağmur mu? O zaten yağıyor.
Sri Lanka’ya geldiğimiz gibi dönüşümüz de yine Dubai üzerinden aktarmalı oluyor. Aktarmalı yolculuk haliyle zor oluyor. Hem yol uzuyor, hem de oradan oraya yönlendirilmeler, gerekli gereksiz bekletilmeler daha çok yoruyor insanı. Ama çok şükür bolculuğumuzu da kazasız belasız tamamlıyoruz. Vesselam.
[nggallery id=165]
selam alikum
Elhamdulillah. Allah razıolsun sizden. SriLankadan bir türkten duymak ne güzel oldu! Olumlu olsun olumsuz olsun aslen olan şeyleri anlatmışsınız. Ben beğendim, hatta çok sevindim. Fakat ben yokken sizin gittiğinizi öğrenmek üzücü veriyor. İnşallah ben varken sizi beklerim, her zaman beklerim, sizin yol boyunca sizinle olup yardım etmeyi istiyorum inşallah. Son olarak ta, teşekkür ederim size.