Ümmet olabilmek… | Mehmet Ali Bolat
Sırbistan’ın Sancak bölgesine İHH ramazan programı çerçevesinde yol alacağım bildirildiğinde içimi bir sevinç kapladı. Sancaklı Müslümanlarla iftar edecek olmak, kumanya dağıtımlarına katılmak, yetimi sevindirmek, bizi bekleyen ne de güzel işlerdi.
İftar vakti Belgrat’a inen uçağımızdan ayrılırken yol arkadaşım Halil Oğlak ile bir birimize baktık, iftar saati oldu mu acaba diye. Bizi almaya gelen aracı beklerken kanaatimiz, tamam, vaktidir şeklinde olunca su ve çikolata olan iftarlıklarımızı afiyetle yedik. Ardından kaptanımız Habib’le yaklaşık dört saatlik bir yolculuğun ardından Sancak’ın başkenti Novi Pazar, yani Yeni Pazar’a ulaştık. Habib burada beraber çalıştığımız İslam Meşihatı’nın çalışanlarından biri. Müftülük çalışanlarlarından Habib ve Edip’in araba kullanışlarına şahit olabildik. İnşallah diğerleri de o kadar hızlı değildir. Habib resmen uçuyordu!
Havaalanında su ve çikolatadan oluşan iftarın ardından yolda bir lokantada yemek yemiştik. Otele geldiğimizde sahur vakti gelmişti, sahurlarımızı yapıp istirahata geçtik. Ertesi gün İslam Meşihatı’na bağlı Hayrat Vakfı’nın başkan yardımcısı Edib Saljij kardeşimizin eşliğinde Novi Pazar’ı ve müftülüğe bağlı kurumları gezmeye başladık. Kreşte boy boy Sancaklı çocuklarımıza hediyeler verdik. Kız çocuklarının oyuncakları, kolye ve bilezikleri alırken sevinçleri yüzlerine yansıyordu ama erkekler donuk tebessümleri ile tatlılığın bir başka ifadesini sergiliyorlardı. Ardından ilkokul, lise ve üniversiteyi gezdik. Aşevinde yemek dağıtımlarına şahit olduk. Kütüphane ve kitapçılar ile irtibat bürolarını teker teker ziyaret ettik. Meşihatın bağlı kurumlarıyla birlikte Sancaklı Müslümanlara her alanda hizmet götürdüğünü müşahede etmiş olduk.
Akşam iftarı Hayrat Başkanı Mirsad bey, yardımcısı Edip bey ve İslam Toplumu Milli Görüş IGMG’ye bağlı Hasene’den gelen kardeşlerle beraber yapma fırsatı bulduk. Onlar da Sancaklı kardeşlerine erzak dağıtabilmek için Almanya’dan ve Hollanda’dan farklı bölgelerden gelen dört kişilik bir Türk kafilesiydiler. Aynı heyecan aynı duygular… İslam insana, mekân ve zaman farkına bakmadan, iyiliği yaymayı ve kötülüğü engellemeyi emrediyor. İstanbul’da yaşayan da Köln’de yaşayan da aynı emre muhatap, aynı görevleri üstlenip kıtalar dolaşıyor. Sevap aramanın sınırı yok. Cennetin kapısı nerede açılacak bilinmiyor! Novi Pazar da mı? Şam da mı? Trablus ta mı? Turfan da mı?
Ertesi gün Hasene’nin erzakları dağıtılırken biz de boş durmayalım diye onlara yardım ediyoruz. Biraz da sevap kazanalım tabi… Erzak dağıtımı ve iftar programları dışında Sancak görevimiz arasında Karadağ tarafında kalan Sancak’ın Rojaye şehrine Kuranı Kerim ulaştırmak var. İHH bağışçılarından bir kardeşimiz, daha önceki ziyaretlerinde bu şehirde bulunan medreseye Kuranı Kerim sözü vermiş. Gerekli meblağı vakfımıza bağış yapmış, böylece biz de 70 adet Kuranı Kerimi alıp öğrencilere ulaştırma görevini üstlenmiş olduk. Meşihata bağlı kitapçıdan Mushafları satın aldık.
Ulaşım için kitapçıyla anlaşıyoruz, kendisi bugün gidecekmiş, beraber gideceğiz. Halil ağabeyle görev paylaşımı yaptık. Ben kitapçıyla Karadağ’a gidiyorum, o da Novi Pazar’da kalıyor. Her şey güzel ama kitapçının bildiği dilleri ben bilmiyorum, benimkileri de o … Bende Türkçe, İngilizce biraz Arapça var, onda Boşnakça, Sırpça, Almanca…!
Çözüm bulmamız uzun sürmedi. Bab-ı Alem öğrencilerinden Tarık’ı tercüman olarak yanımıza aldık. Tarık’ta hem Boşnakça hem de Türkçe var. Çıktık yola, dere tepe düz gittik hesabı yarım saat sonra sınıra vardık. Bir de ne görelim, bizim Tarık’ın yanında kimlik pasaport namına bir şey yok! Sınırı geçemedi tabi, biz kaldık mı yine dilsiz! Allah’tan ki ne yapacağımızı, nereye gideceğimizi kitapçımız biliyor ve yolda da el kol hareketleriyle muhabbet edebiliyoruz. Allah var problem yok, deyip tekrar koyulduk yola. Rojaye’ye vardığımızda beni sevindiren bir durum yaşadık. Medrese hocası anlaşacağımız kadar Türkçe biliyor. Hoş beş muhabbetin ardından Mushafları teslim edip, bir de ikindi namazı kıldıktan sonra döndük Sırbistan Sancak bölgesine.
Balkanlar içinde Sancak, Müslümanların ibadete düşkünlüğü ve sokağa dinin yansıdığı yerlerin başında gelen bir bölge olarak hafızamda yer etti. Sabah namazı dahil tüm vakitlerde camilerin dolup taştığına şahit oldum. Tabi ramazan ayında Sancak’a gitmenin bunda payı büyük ama biz de ilk defa ramazanda ülke görmüş adam değiliz. Başka ülkelerde de ramazanı yaşadık. Sancak bunlar arasında ramazanın cidden geldiği ülkeler arasında yer alır. Tesettürlü bayan sayısı da diğer balkan ülkelerine nazaran fazlaydı. Şehirlerin küçüklüğü, geleneğin devam etmesi olsa gerek ben de bunlar hala Osmanlı kanısı uyandırmış olsa gerek. Sancak Sancak dediğim yerin nüfusu 300 bin sadece. 5-6 şehir Sırbistan’da kalmış. Bir o kadarı da Karadağ sınırlarında…
Sancak’ta Müslüman Boşnaklar yaşıyor. Sancak, Bosna Hersek dışında kalan, Sırpların içinde bir müslüman adası adeta. Sırp saldırılarından payını almış. Hala da Sırp tehdidini yaşıyor. Bu tehdit sebebiyle Sancaklı Müslümanlar İslam Meşihatı’nın etrafından kenetlenmiş bir haldeler. Allah yardımcıları olsun. Bizler de onları oralarda unutmayalım.
Son akşam iftar programı için yollara düşüyoruz. Hedef Bosna sınırına yakın Priboj şehri. Caminin avlusunda yapılan iftar görülmeye değer. Genç yaşlı, çoluk çocuk, kadın erkek iftara güzel bir katılım var. İlahilerle birlikte mekânın insana huzur veren yönü daha da kuvvetlendirilmiş. Sancak müftüsü Muammer Zukorliç’in anlamlı konuşması ve İHH şahsında tüm Türkiyeli Müslümanlara teşekkür etmesi geceyi süsleyen bir diğer güzellik oldu. İftar sonrası dostlarla vedalaşıp Bosna’ya, Sarayevo’ya doğru yola çıktık.
Sahura ancak vardığımız Saraybosna’da sahuru baş çarşıda, ünlü Boşnak böreği ile yapıyoruz. Ardından Uluslararası Sarayevo Üniversitesi yurdunda misafir oluyoruz. Yurdu İlim Yayma Cemiyeti İYC işletiyor. Kardeşlerimizle görüşüp misafirliğin tadını çıkarıyoruz.
Sabah Halil Ağabeyle ayrılıp Mostar’a geçiyorum. Ramazan programımız burada sona eriyor. Halil ağabey İstanbul’a dönüyor. Bense Mostar’dan sonra Hırvatistan Dubrovnik’e kadar uzanıyorum. Sonra Karadağ ve Arnavutluk ziyaretlerinin ardından dönüş için Tiran havaalanının yolunu tutuyorum. Her gittiğimiz yerde İslam kardeşliğini yaşamak, yeni dostlar edinmek benim için en büyük kar oluyor. Ümmet olabilmek bu olsa gerek…
Mehmet Ali Bolat
Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Salam
I am civil engineer since 1982 hold post graduate diploma in structural engineering and engineering management from Damascus university I plan to enroll in any professional Turkish university to prepare a phd in civil or architecture engineering
I would like to communicate with you to help me for admission
Thanks for your reply
Mohamad Bachir ahmad